seyahat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
seyahat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Kasım 2014 Cuma

Büyükada'da

Ada vapuru yandan çarklı
Bayraklar donanmış cafcaflı
Simitçi, kahveci, gazozcu

Büyükada; yazın güzel, sonbahar mevsiminin renk skalasında ayrı güzeldi!


Bostancı'dan şehir hatları ile birlikte yarım saatte Büyükada'da olabiliyorsunuz. Eğer hala gitmediyseniz mini bir gezi planlamakta gecikmeyin derim. Adaya yıllar evvel gittiğimde çift kişilik bisikletin arka koltuğuna yerleşerek oldukça konforlu bir şekilde gezmiştim. 


Ancak yokuş aşağı çılgınlar gibi kullanan bizim gibi başkaları da olmuş olmalı ki çift kişilik bisikletler ve bunun yanı sıra üç tekerlikli olanlar yasaklanmış. Artık herkes tek başına bisiklet sürmek durumunda. :( Benim gibi bisiklet kullanmayı bilmeyenler ise faytonu veya tabanvayı tercih ediyor. 




Çok yorulacaksınız, nefessiz kalacaksınız ama oraya kadar gitmişken Aya Yorgi Kilisesine tırmanmadan Büyükada'dan ayrılmayın derim. Bu meşakkatli yolun sonunda, harika bir manzara ve oldukça uygun fiyatlara sahip menüsü ile hem gözümüzü hem de midemizi doyuran Yücetepe Kır Gazinosu var. 


Ayıptır söylemesi biz rakı masasını da rakı masası muhabbetini de çok severiz. Ne düşünürsünüz bilemem ama rakı benim için özeldir. Herkesle, her yerde, her muhabbetle içilecek içki değildir. Siz de benim gibi seçici bir insansanız, muhabbetine yakışan dostlarınızla mutlaka bulunmanız gereken bir mekan Büyükada. Bana göre tek eksiği müziği. Neyse ki muhabbeti ile başka hiçbir şey aratmayan, peşlerinden hesapsızca kilometreler gidebileceğim dostlarım var. Afiyet olsun, başınızda bir büyük mutlaka olsun! :)



Sevgiler...


22 Ağustos 2014 Cuma

D A T Ç A

Tatilin huzur dolu 2.kısmından hepinize yeniden merhaba! 

Bodrum'dan yaklaşık 1.5 saat süren Feribot sefasından sonra Datça merkezdeki Aydeniz apart otelimize yerleştik. Odalar çok büyük olmasa da temiz, yeni ve deniz manzaralıydı. Günü kaçırmamak adına hemen otelimizin önündeki Kumluk Plajından kendimizi kızgın kumlardan serin sulara atıverdik. Yüzme yarışları yaptık,  yeni stiller keşfettik, kısacası çocukluğumuza geri döndük (sanki çok büyümüşüm gibi)




Akşam için siz Hüsnü'nün yerini tercih edin derim, biz yer bulamadıysak da  hayata küsmedik Emek Balık Restaurant'da denize karşı Rakı keyfi yaptık. Her içkinin yeri, zamanı ve insanı olduğunu düşünürüm. Herkesle her yere gidilmediği gibi her yerde her içki, herkesle içilmez. "Ne diyorsun Nil?" demeyin, düşünün, siz de hak vereceksiniz. Bence Datça'ya yakışan içki de rakıdır. Haliyle bu yazının müziği de rakı masasız gitmeyen çok sevdiğim bir şarkıdır. İsterseniz tam burada açın, devamında yazıyı okurken siz de bana katılın.




Sabah erkenden Palamutbükü'ne gitmek üzere yollara düştük. Dağları aştık ve denizin o muhteşem rengini gördük; insan Datça'ya aşık olur dedik mi dedik. Deniz insanıysanız, denize kıyısı olan bir yerde denizle iç içe yaşadıysanız mutluluğumu tarif etmek için kelimelere ihtiyacım yok demektir. Sonsuza varmadık belki ama bütün gün yüzdük, yüzdük, yüzdük…




Akşamın son güneşini kaçırmadan Eski Datça'ya vardık ve bir kaç fotoğraf çekilebildik :) Bademleri ile meşhur Datça'da her şey ama her şeyde bademe rastlamak mümkün; mezelerden, köftelere ve hatta magnetlere kadar. Datça Sofrası'nda hepsinden tattık. Mezeleri çok başarılı olmasa da genel anlamda yemekleri ve salatası iyiydi. Fiyat olarak da bölgeye göre gayet uygundu diyebiliriz.

                                       
            


Can Yücel Evi 'Eski Datça 



Çarşamba günü sabahtan yine yollara reva olduk, kahvaltı için Marmaris'e girdik. Şahin Tepesi Restaurant'da enfes manzaraya karşı tıka basa doyduktan sonra Fethiye'ye varana kadar birkaç yol hatırası da çekilmeyi ihmal etmedik, Bir sonraki durak macera dolu Fethiye'de görüşürüz :)