NE YEDİK
NE İÇTİK?
“Yediğin
içtiğin senin olsun bana gördüklerini anlat” devri instagram ile birlikte son
buldu biliyorsunuz. Ne yedik ne içtik paylaşmayı seviyoruz ki hepimiz yiyip
içelim ya da tam tersi ders çıkarıp yiyip içmeyelim.
Her zaman
her yerde yemekler ile ilgili sorunları olan bir insan olarak çok ölçüt
olmayabilirim ama bu sefer yalnız değildim. Hiçbirimiz yemeklere bayılıp
ayılmadık ama içkiler için aynısını söyleyemeyeceğim.
Akşam
Belgrad'a varmamızdan sebep aç değildik. Bavullarımızı eve bırakır bırakmaz
kendimizi sokaklara attık. Epeyce gezdikten sonra Aurelio'da güzel içecekler
söyledik ve tüm yorgunluğumuzu attık. Kokteylleri tavsiye ederim.
İlk sabah
kahvaltımızda TOMA Pekara olarak ünlü fırının yolunu tuttuk. Biz Tesla Müzesine
yakın güzergahtakini tercih ettik çok da bilinçli olmadan. İlk başta çok da
sevimli görünmeyen peynirli milföy ve ıspanaklı peynirli böreklerden kaptık.
Yol üzerindeki bir kafede çay ile birlikte yudumlamayı hayal ettik, bu fikre
nereden kapıldıysak. Börekler gerçekten beklenenin çok çok üzerinde iyiydi.
Ancak çay için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Çünkü çay diye bize getirdikleri İCE
TEA olarak bildiğimiz içeceği ısıtıp getirmişlerdi. Hiçbir blogda böyle bir şey
okumadığımız için biz ŞOK!
Sonradan
farkettiğimiz üzere Mihailova’daki TOMA biraz daha büyük. Gezme güzergahınıza
göre seçim yapabilirsiniz. Oradan da bu tatlıları kaptık.
Yemekten önce ünlü Mihailova caddesinin pek çok noktasında
görebileceğiniz coffee dream'de tatlı ve kahve molası verdik. Latte sipariş
verdim, ancak bildiğiniz sütü ısıtma zahmetinde bile bulunmamışlar. Buz gibi
bir latte içtim. Neyse ki kakaolu muffin ve browni harikaydı. Ekiptekiler filtre
kahve içtiler ve mutlu ayrılabildiler.
Öğlen
yemeği için Cantana DeFrida Türkiye’den
beri hayallerimi süslüyordu. Ama biliyorsunuz çok büyük beklentiler her zaman
hayal kırıklığı ile vuku buluyor. Bizimki de öyle oldu. Vejeteryanlar için
gerçekten felaket denebilecek kadar kötü bir restoran. Salata ve patates
istedim. İkisi de sanki bir yemeğin yanında mini meze denebilecek boyutta
geldi. Fiyatları ise Belgrad’a göre gerçekten yüksekti. Bizim ekip ise
Günün menüsünden tavuk yemeği seçtiler. Porsiyonlar bizdekinin yarısı falandı
ve yanına garip ekmekler getirdiler.
Fiyatlar
ile ilgili çok soru geliyor, ben de yeni düzenlemelere giderek ve sonradan
unuttuğumu düşünerek kalıcı bir not ekledim :)
1 Euro =
122 /123 Dinar (Havalaanı ve diğer tüm döviz bürolarında aynı)
Bay/Bayan
Tuvaletlerinin Kapıları güzeldi. Ben Diego'yu görünce bi suratına tükürmek
istiyorum da neyseeeeeee....
Yine
cadde üzerindeki bu İCE BOX adlı büfede dondurma yemeden geçmeyin derim.
Gerçekten çok lezzetliydi.
Akşam
yemeği için eğlenceli Skadarska sokak üzerindeki Le petit Piaf'ı tercih ettik. Tamamen
yaya yolu üzerinde kurulu pek çok mekan mevcut. Yemek ve yemek sonrasında birşeyler içmek için de uygun. Hatta yolun ilerisinde rock bar bile var. (Rock
barlarında gerçekten rock müzik çaldığından emin olduk kapıda bekleyen rockker
arkadaşları gördükten sonra)
Bizim
oturduğumuz şirin mi şirin Le Petit Piaf’da da canlı müzik vardı. Ayrıca sokak
üzerindeki vejeteryan yemek yemek için en uygun yer diyebilirim. Makarna, Çorba
ve salata gibi seçenekleri mevcut ve gayet başarılılar.
Ertesi
sabah için okuduğumuz yorumlardan gerçek çay keyfi yapabileceğimizi
öğrendiğimiz Red Bread’in yolunu tuttuk. Gerçekten Red Bread sunuyorlar bu
arada. Ekmeği yağlı baharatlı değişik bir şekilde kızartıp getiriyorlar, lezzetliydi. Omlet,
pancake veeeee tabii ki çay istedik. Kahvaltıda çemen gibi sos ve yoğurtumsu
kaymaklı bir şey de sunuyorlar. Mekan da sunumlar da güzeldi. Biz sevdik.
Bir
sonraki kahve durağımız Mihailova’nın meydanında Cappucino adlı mekandı.
Hepimiz değişik şeyler denedik bu defa. Şekerli Türk kahvesi, şekersiz geldi ve
garson masada şeker var karıştırın dedi. (Türkiye'nin gözünü seveyim dedik mi bu noktada dedik.)
Dondurma
gerçekten lezzetsizdi. Romlu kahve güzeldi ama güneş tepedeyken içmek çok
mantıklı değil. Ben riske atmadım yine Latte istedim. Düşününce en iyisi
benimkiydi.
Eğer
sıcak bir şey istiyorsanız nescafe söylemeyin, çünkü soğuk frappe tadında bir şey
getiriyorlar. Nescafe tüm mekanlarda bu şekilde servis ediliyor.
Biz
sürekli gezip dolaşıp Mihailova’ya döndüğümüzden yemeğimizi yine burada Via Del
Gusto’da yedik. Riske atmadık, hepimiz pizza söyledik. Vejeteryan pizza
kabaklı, mısırlı, zeytinli oldukça büyük porsiyondu ve çok lezzetliydi. Geç
öğlen yemeğinden ve porsiyondan mütevellit akşam yemeği yiyemedik.
Bu iki resim internetten alınmıştır.
Belgrad’ın
gece klüpleri ve Türkiye’de İzmir’de dahil pek çok ilde bulamayacağınız tatta
güzel mekanlar var. Jazz Basta’da bunlardan biri. Canlı Jazz müzik yapıyorlar.
İnanılmaz romantik döşenmiş bir mekan. Garsonlar çok ilgili ve güler yüzlü. Tüm
kokteyller çok başarılıydı. Gece gittiğimizden çok fazla yemek çeşidi
olmadığını öğrendik. Hamburger tarzı şeyler yapıyorlardı. Ama bize hiç sevimli
gelmedi. Sunumlar başarılı görünüyordu.
Son olarak meşhur içkileri Rakia'yı denemeden dönmeyin. Biraz ağır bir içki olmakla birlikte shot olarak servis ediliyor. Ballı, kayısılı, ayvalı...vb. çeşitleri mevcut. Ballıyı denedik, kayısılıyı aldık. Çok benim tarzım olmasa da yöresel içkileri denemeyi her zaman seviyoruz.
Yeme İçme adına söyleyeceklerim bu kadar :)
Bir sonraki Part gezelim görelimde görüşmek üzere ♥
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder