Hakkında söylenecek, anlatılacak şeyler; yazılarak ve yorumlanarak bitmeyecek kadın!
Frida Kahlo: Ressam, Feminist ve Çok Aşık.
Güçlü, aşık, zeki ve kendine güvenen kadınlara bayılırım.
Hayır feminist değilim, hiç olmadım.
Ama içinde yaşadığımız toplumun totaliterliğine tahammül edemiyorum, özellikle kadınlar üzerindeki baskısına, erkek egemen toplumun erkekler ve kadınlar üzerindeki ayrı ayrı yoğun etkisine ve bunun öylece doğal bir şeymiş gibi yaşanılmasına.
Ve kadın dedim evet "kadın" demekten çekinen bütün bayanlar ve kızlar için. Hala ne çok şey aşamadık değil mi? "Konuyu dağıtma nil, Frida merakımızdan burdayız" dediğinizi duyar gibiyim.
O halde haydi başlayalım.. :)
1926'Self Portrait
Meksika doğumlu olan Fridita doğum tarihini üç yıl gecikmeli, Meksika devrimi olan 7 Temmuz 1910 tarihini benimsemiş dersem kendisinin kimliği ile ilgili çok önemli bir ayrıntıyı vermiş olurum.
Meksikaya gideceklere not! Meksikadaki evi müze olarak sergilenmektedir, görmeden gelmeyin! :) Benim gibi burada çatlayanlar için siteye tık tık!
"Hep bir oğlum olsun istemiştim" diyen babasını mutlu etmek için erkek kılığına girebilen bir feminist.
1925 Yılının sonbaharında bindiği otobüse tramvay çarpması sonucunda; tramvay demirlerinden biri sol bacağından girip leğen kemiğinden çıkmış ve kazadan sonra tam 32 kez ameliyat olmasına rağmen bir türlü eski haline dönemeyen Friditanın hayatı; korseler, doktorlar ve ağrıları ile bütünleşik geçmiş. Ameliyatlar sonrası çakılı kaldığı yatakta kendisini oyalamak için, başladığı resim hayatının en büyük tutkusu haline gelmiş sonrasında, ne de iyi olmuş!
Tüm hayatı boyunca 132 resim yapan Friditanın yattığı yatakta tavana ayna koyarak resmettiği 55 oto-portresi bulunmaktadır.
Picasso'ya bile "Biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz" dedirten bu mükemmel kadın, sanat camiası içinde bir kısım çevre tarafından sürrealist olarak adlandırılsa da tüm benliğimle karşı çıktığım bir gerçektir. Yaşadığı dönemde etkili olan soyut sanatın gerçeklikten uzaklığı, kübizmin geometrik bir anlayışıyla biçimci kaygıları ve dışavurumculuğun sosyal içerikli konuları ve serbest fırça vuruşları onu hiç mi hiç ilgilendirmez. Kendi acılarını kendi gerçekliği ile resmeden Kahlo'yu tanıdıktan sonra eserlerine baktığınızda içsel bir bağ ve ortak bir tavır vardır ve bu anında sezilir. Sezmezseniz kalbimi kırarsınız, bu konuda hassasım. :)
1927 yılında tekrar ayakları üzerinde durmaya başladığında (mecazi değil); bu zaman zarfında yaptığı resimlerini toplayıp ünlü duvar ressamı Diego Rivera'ya götürür. Bu olay Frida, Diego ve yaşamı onlara değen herkes için bir dönüm noktası olur. Dönemin hızlı çapkını ile 1929 yılında evlenen Frida sanat çevresine ve sosyetesine resmen adım atar.
Kişilikleri gibi evlilikleri de tabii ki sıradışı olur, kör kütük aşıkken bile birbirlerini aldatır ve birbirlerini deliler gibi sevip nefret ederler. Öyle ki Frida'nın Diego için pek çok yazısı , mektubu ve günlüğü bulunmaktadır.
"Başlangıç Diego... Yapıcı Diego... Çocuğum Diego... Ressam Diego... Babam Diego... Oğlum Diego... Sevgilim Diego... Kocam Diego... Dostum Diego... Anam Diego... Ben Diego...Evren Diego..."
Böyle katıksız, nedensiz, sorgusuz, sualsiz, tepkisiz, sürekli, ömür boyu süren aşklar.. varlar mı gerçek hayatta da? Çocukken oluyor da hani büyüyünce diyorum ben, bu kadar kötülüğe rağmen insan birini sevebilir mi?
(Kendime not: size yakında Ahmet Altan'ın sevdiğim kitaplarından bir derleme yapmalıyım!)
1943'Diego of my mind
Evlilikleri 1939 yılında Diego'nun Frida'nın kız kardeşi ile birlikte olmasıyla son bulur. 1 yıl ayrı kalan çılgın aşıklar (çünkü gerçekten çılgınlar) daha pek çok kişi ile birlikte olduktan sonra tekrar evlenirler. Frida Diego ile birlikte geçirdikleri yıllarda 1 çocuk aldırır ve 2 düşük yapar. Bu yaşadıklarını da tabii ki resmederek ölümsüzleştirir. Bir nevi acılarını ölümsüzleştiren kadın!
1932'Henry Ford Hospital
Frida, yalnız ülkesinde değil, Amerika ve Fransa’da da sergiler açar. 1938 yılında New York’ta açtığı sergi, ona büyük ün getirmiştir. 1939'daki Paris sergisi ile büyük övgü alır. 1953 yılında Mexico City’de açtığı kişisel sergisine gitmesine doktoru izin vermez ama sıra dışı Frida orada da farkını ortaya koymuş.Ne mi yapmış? Şöyle ki: Davetliler galeriye geldikten sonra sirenler çalar, ambulansla gelen Frida sergi salonunun ortasına yerleştirilen yatağın içinde şarkılar söyleyip şakalaşarak, herkesi etrafına toplar, büyük ilgi görür ve yine odak noktası olmayı başarır. :)
13 temmuz 1954 yılında akciğer embolisi teşhisiyle öldüğünde, intihar ettiğini düşündüren günlüğünde yazan cümle şudur;
"Çıkış yolunun güzel olacağını ve asla geri dönmeyeceğimi umarım"
Magdelena Carmen Frida Kahlo için daha çok şey bilmek istiyorum, okumak değil yaşamak istiyorum diyorsanız yönetmenliğini Julie Taymor'ın üstlendiği, 2002 yapımı, Salma Hayek'in müthiş oyunculuğu ile can bulan Frida'yı mutlaka izlemelisiniz..
İzlemek değil daha çok okumak istiyorum diyorsanız; kitaplığımda tabii ki bulunan Barbara Mujica'nın kitabını tavsiye ederim. :)
Şimdilerde Everest yayınlarının "Unutulmaz Kadınlar Dizisi'nde Frida Kahlo Aşk ve Acı"da da gözüm kalmış olmakla birlikte elimde okumayı bekleyen 10 kitap olduğu için kendimi tutuyor, sırayla okuyorum. Ama siz okuyup seriden bana tavsiyelerde bulunursanız da enfes olur.
Yazı bitti sanıyorsanız yanılıyorsunuz, Frida ile ilgili sabaha kadar konuşabilirim ki! :)
Şimdi "Ben ve Frida" isimli çalışmalarım geliyor..
2011'İstanbul Pera Müzesi
Diego için yazdığı mektup.
Frida Soundtrackleri ile yazımı üzülerek sonlandırıyor;
Sizi sıkmadığımı umuyor ve
hepinize burada olduğunuz için teşekkür ediyorum..
Aşk bizimle olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder