Sakız Adasına giden hemen hemen herkes ilk iş araba kiralıyor ve çeperdeki köyleri ziyaret ediyor. Genelde de yazın gidildiği için kumsalların tadını çıkarıp, ayak temalı fotoğraflar tüm sosyal ağlarda zirveye çıkıyor. :))
Ama biz biraz mecburiyetten biraz da haftasonu yorgunluğu nedeni ile merkezde gezmeyi tercih ettik. İyi de ettik. O harika evlerinin dışında bize benzeyen dar sokaklarını, sokağın ortasına coca cola dolabı koyan bakkalı, çıkmaz yolları ve tatlı insanları keşfettik. Hepsinin fotoğrafını çekmeye çalıştım. O nedenle bu yazım ne "gezdim gördüm" yazısı olacak tam, ne de "yedim içtim". Bu da böyle içimden gelen, kısacık ama beni mutlu eden an'ların görüntüsü olsun, dursun burada.
Müziği de burada → ♫ ♪♫♪ ♫
Yeşilin her tonunu seviyorum, birbirinden farklı olsa da birlikte canlı olan herşey güzeldi!
Turistik olması beklenen bir yer için doğal kareler değil mi? Sanırım Kış olmasından kaynaklı böyle doğal an'lar yakalayabildik. Ama yazın da gidip bu işin aslını astarını öğrenmeliyim değil mi? :)))
En sevdiklerim, kapılar...Sonsuz renkte ve birbirinden farklı tasarımlardalar... Bence kimliği olmalı evinizin... Birbirine benzeyen binalardan, çelik sokak kapılarından ise sahibi hakkında bilgi veren bu kendine güvenen eski kapılar her zaman istediğim ve kalbimde saklayacağım tasarım harikaları olacak :)
Bakımsız binalar, yollar ve daracık geçişler meslek hastalığından sanırım hep " araştırılası, merak edilesi olan" olarak kalıyor ben de. Modern kent kadını olabilirim, alışveriş yapmayı çok sevebilirim ama eski kent dokusudur kalbimi fetheden! :)
Her kapının kim bilir ne hikayeleri var bilmediğimiz, sadece güzelliğini görebildiğimiz...
Ben hepsini merak ediyorum...Ondandır sana yine geleceğim sevgili Chios!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder